6 Aralık 2014 Cumartesi

Bir Parçam İçerde

"Bazen zaman durur... Önceden düşünüp düşünüp ağladığım gün geldi. Ama ağlamıyorum şimdi. Annelik böyle bir şey işte. En zayıf yanın en güçlü olmanı gerektirir, olursun!"

Yazmayı becerebiliyor muyum bilmiyorum ama yazmak beni müthiş rahatlatıyor. Bugün de canımın canını kollarımdan alıp götürdükleri an yazmaya başladım. Buna ihtiyacım vardı. Ellerimde yazacak güç yoktu ama aklımdan yazabiliyordum. Kağıda dökülmediği için neler yazdığımı hatırlamıyorum şimdi ama özü yukarıdaki satırlardı. Ağlamamak için, güçlü olmak için kendimi telkin ettiğim satırlar. İşe yaradı mı peki? Ne mümkün! Tabiki de ağladım. Zaten ağlamaya programlanmış bünyem, her zaman gözümün ucunda hazır bekleyen gözyaşlarını akıtıverdi.

Bir parçam içerde... Aklım, kalbim, ruhum yanında. Bir tek işe yaramaz bedenim eli kolu bağlı dışarda. Masaya yatmış uyuyan minicik bir beden, tıpkı annesi gibi eli kolu bağlı. Bağlı olmasa kaç yazar. Konuşup derdini anlatabilir mi, benden başka kim anlar onu? Engelleyebilir mi olanları, olacakları annesi bile yapamazken?

Beklemek hiç bu kadar zor olmamıştı. Zaman böylesine durmamıştı. Daha hamileyken beklemeye başladım bu günü. Çok düşündüm, hazırlamaya çalıştım kendimi. Hani zaman her şeyin ilacıydı? Hiç bilmiyormuşum gibi, yeni öğrenmişim gibi yaşıyorum bu anı. İliklerim acıyor. Kanım çekiliyor. Her şeyi duyuyorum. Zaman böylesine düşman olmamıştı.

Doruk ameliyathaneye girerken en şirin halini takınmıştı. Doktorunun elinden kalemini kaptı. Amcanın kucağına gitti, biraz şaşkındı ama gülüyordu. Gitti ve ben kaldım, sadece kaldım, boş kaldım, eksik kaldım. Doğduğundan beri en uzun ayrı kalma süremiz bir saat olmuştu. Sanırım bu rekora hazır değildim. Gökhan beni oyalamak için bir oyun verdi. İşe de yaradı, çünkü oynamasaydım o 4 saat 4 yıl gibi değil de 4bin yıl gibi geçecekti. Doruk çıktı hemşirenin kucağında sakindi, beni görünce ağlamaya başladı. Onunla birlikte aklım, kalbim, ruhum da geri geldi ve ben hepsinin ağırlığıyla çöktüm galiba. Ameliyat güzel geçmiş, ama bekleme işi bitmedi bizim için. İkinci ameliyatı bekleyeceğiz şimdi.

Destek olmak isteyenler gücenmesin. Annemi bile istemedim yanımda. Bazı şeylerin tesellisi olmaz. Herkes bilir bunu. Ama adettendir işte, tesellisi olmaya çalışılır. Özür dilerim herkesten. Ama kendimde değildim zaten. Ben en değerli parçamla içerdeydim. Aylar yıllar su gibi akar geçer ama anlar geçmek bilmez genelde. Dört saat kaç an yapıyor geçmek bilmeyen, hesaplayın işte. O zamanı yanımda harcamasını istemedim kimsenin. 

Ameliyat öncesi bir pedagoğa danıştık. Odayı mümkün olduğunca tanıdık bir ortama dönüştürmemizi, sevdiği oyuncakları getirmemizi, ilgisini çekecek sürprizler yapmamızı ve sadece anne babayı görmesini önerdi. Doruk'un etkilenmemesi için yapabileceğimiz şeyler bunlardı. Yakınlarımıza gelmemelerini söyledik. Farklı bir olay olduğunu düşünmemesi için bizden başka kimseyi görmemesi gerekiyordu. Peki farklı bir olay olduğunu anlamadı mı? Her şeyin farkında. Onu ameliyathanede bıraktım diye bana tavırlı. Hemşire gördüğü zaman kaçacak delik arıyor. Umarım zaman en azından buna çare olur.

Evet, oldu bitti. Doruk yanımda. Kokusuna ilaç karışmış kuzumun. Önümüzde zor geçecek günler var. Doruk bebek kokusuna dönecek. Her şey eskisi gibi olacak. Sonra al baştan. İsyan etmeden duramıyor insan. Neden benim kuzum? Neden?

Yaşamadığın korkuyu beklemesi kolaymış aslında. Zor demiştim ama asıl zoru neler yaşayacağını bilerek beklemek. Evet bu günü beklemek zordu ama daha önce böyle korkulabileceğini bilmiyordum, insanın bu kadar parçalanabileceğini bilmiyordum. Şimdi öğrendim ve neler yaşayacağımı bilerek yine bekliyorum. Hastane odasında Doruk uyuyor, ben hızlıca içimi dökeyim diye bu satırları yazıyorum ve bekliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder